Succession Çemberi

Bir trajedinin parçası olduğunuzu biliyor muydunuz?

HBO’nun Succession isimli dizisi 28 Mayıs 2023 tarihinde final yaptı. Zorba bir baba ile ortada olmayan bir annenin üç çocuğu arasındaki mücadeleyi izledik dört sezon boyunca. Babalarına rağmen babalarının medya imparatorluğunun tacına sahip olma mücadelesi…

Amerika’nın süper zengin hayatlarının ortasında psikolojik bir kıyamet.

İç acıtıcı güzellikteki final bölümünün ardından birey, aile ve topluma dair daha derinlikli bir hızlı okuma yapabileceğimizi düşündüm. Final bölümünün bu ölçüde beğenilmesinin iki ana noktası var; tutarlılık ve değişim (1). Her ne kadar dört sezon boyunca birçok farklı olay yaşansa da karakterler her seferinde bu olaylara verdikleri tepkilerde gerçek doğalarının ortaya çıkması ile birlikte aynı şeyi tekrarlıyorlar. Dizinin bu anlamdaki en büyük başarısı, seyircinin umutla her seferinde aynı karakterlerden farklı bir sonuç beklemesini sağlamak. Dizinin baş yapımcısı Mark Mylod buna dair şöyle söylüyor (2):

Bu diziye dair anladığım şey bunun aslında her zaman bir trajedi olduğuydu. Bu yüzden bunun gibi her bir umut anı çok acımasızdı. Çünkü sadece kaçınılmaz olanı, yani karakterlerin gerçek doğalarının ortaya çıkıp tekrar kalbinizi kıracağı anı bekliyorsunuz.

Ebeveynleri tarafından herhangi bir düzeyde istismar edilmiş olan çocuklar, yetişkinliklerini de farkında olmadan bunun üzerine kuruyorlar. Sorunun kaynağının ve onlara faturasının bilincinde olan bu yetişkinler, farklı bir yol çizmek adına maalesef ki tam da istismarcısının beklediği gibi davranıyorlar. Sonuç olarak iyileşme fırsatını yok sayma pahasına, gelmeyecek o onayın peşinden gidiyorlar.

Kaynağı da muhatabı da değişmeyi reddettiği için kendini tekrarlayan bu sorun çemberi bana iki şeyi hatırlattı.

Birincisi kendini gerçekleştiren kehanet. Yunan trajedilerinde çoğunlukla ortada korkunç bir kehanet vardır ve ana karakter bunu bilmesine rağmen vakti geldiğinde tam da kehanetteki gibi davranır. Bu durum trajedinin özünü oluşturur. Kısacası değişim kişinin kendisi tarafından sabote edilmiştir. Psikoloji de buradan yola çıkarak bu olgunun bilimsel karşılığını beklenti etkisi ya da Pygmalion etkisi olarak isimlendiriyor. Kişinin kendisiyle kurduğu ilişkide bu etkinin tekrarına dayalı bir motif mevcutsa sürekli aynı çemberi dönen bir bireyle karşı karşıya olduğumuzu düşünebiliriz.

Final bölümünde dizinin tüm karakterleri kendi kişisel çemberlerini bir kez daha tekrarlıyorlar. Ve bir yanınız bunun kaçınılmaz olduğunu biliyor; çünkü bu trajedi için kehanetin kendini gerçekleştirmesi lazım.

Bu tekrarlanan çemberlerin bana hatırlattığı ikinci şey de Sartre tarafından yazılmış bir oyun olan “No Exit” oldu. Üç günahkar karakterin cehennem olarak bir otel odasında birbiriyle baş başa kaldıkları bu oyunda cehennemin aslında diğer insanlar olduğunu fark eden karakterler bir sonsuzluk süresince orada kalacaklarını anladıklarında kendi çemberlerini bir kez daha tekrarlamış oluyorlar.

Dizinin bizi getirdiği sonda, çemberinin dışına çıkabilen hiçbir karakter görmüyoruz; fakat bir yandan da peşinden gidecek olan olursa aslında ortada çıkış sunan bir son görüyoruz.

Benliğinizi istismar eden otorite figürleri değişebilir; ebeveynleriniz, patronunuz hatta siyasi yöneticileriniz olabilir. Onlara karşı mücadele vermek için önce onların size çizdikleri çemberlerden çıkmak gerektiğini hatırlatmak isterim. Çıktığınızı mı düşünüyorsunuz? Belki de hala trajediniz son bulmamıştır.

31 Mayıs 2023

Asya

(1) https://youtu.be/ffwUsJ4_yRQ

(2) https://youtu.be/lkiKn9u0bEQ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir